(Londra, 31 Temmuz 2008) İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün yaptığı açıklamada, Türkiyede iktidar partisine karşı açılan kapatma davasının, hükümetin acilen anayasada değişiklik yapması ve insan haklarına saygıyı geliştirmesi gerektiğine işaret ettiğini belirtti.
Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz 2008 günü, Yargıtay Bassavcısının iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılması ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve 69 AKP üyelerine 5 yıl süresince siyasi yasak getirilmesi istemiyle açtığı davayı bir oy farkla reddetti. Kapatma davası, AKPnin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu ve uzun vadede bir İslam devleti kurmayı hedeflediği iddiasıyla açılmıştı. Anayasa Mahkemesi, AKPnin Hazine yardımınının bir kısmının kesilmesine karar vererek, Bassavcının iddialarına kısmen katıldığını gösterdi.İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye raportörü Emma Sinclair-Webb Mahkeme Türkiyede demokratik bir seçimle iktidara gelen AKPyi kapatmaya çok yaklaştı dedi. Sinclair-Webb Bu davanın, Türkiyenin acilen ihtiyaç duyduğu anayasa ve insan hakları alanındaki reformlara devam etmesi konusunda hükümete karşı bir çağrı olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
Davada AKPnin bir İslam devleti kurmayı hedeflediğini göstermek amacıyla sunulan deliller arasında parti lideri ve milletvekillerinin şiddet unsuru içermeyen konuşmalarından alıntılar ve kadınların üniversitelerde başörtüsü takmaları üzerindeki yasağın kaldırılmasına yönelik Mecliste kabul edilen anayasa değişiklikleri bulunmaktaydı.
Türkiyede ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan birçok yasa, temelini, 1982 yılında darbe ile iktidara gelen askeri rejim tarafından hazırlanan ve halen yürürlükte olan anayasadan almaktadır. 2007 yılı Temmuz ayında yeniden seçilerek iktidara gelen AKP, 1982 Anayasasını yenilemeyi taahhüt etmesine rağmen aylar süren tartışmalardan sonra hala kapsamlı bir anayasa taslağı hazırlayamadı.
Sinclair-Webb, Hükümet, Türkiyede ifade ve örgütlenme özgürlüğünün garanti altına alınmasının önemini şimdi görmelidir dedi ve şöyle devam etti Fakat Türkiyede yaşayan insanlar adına bu hakların güvence altına alınması ancak yeni bir anayasa ile mümkün olacaktır. Yasalar üzerinde küçük değişiklikler yapmak asıl sorunu çözmeyecektir.
Türkiyedeki insan hakları savunucuları ve avukatlar uzun süredir yürürlükte olan anayasanın temel haklar ve özgürlükler üzerinde sınırlamalar getirdiğini söyleyerek anayasanın tamamen değiştirilmesi çağrısında bulundular. Mevcut anayasa, ifade özgürlüğünü ve azınlık haklarını sınırlamakta ve ordunun siyasi alan üzerindeki iktidarını güçlendirmektedir. Yeni bir anayasa taslağı çalışması, örgütlenme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayan ve bu kapatma davasında da hükümete karşı kullanılan Siyasi Partiler Yasası gibi yasalar üzerinde de reform yapılmasının yolunu açacaktır.
Arkaplan
Anayasa Mahkemesinin Adalet ve Kalkınma Partisini kapatmama yönünde aldığı karar, 11 mahkeme üyesinin 28 Temmuzda başlayarak kapalı oturumlar halinde 3 gün süren müzakerelerinin ardından geldi. 30 Temmuz günü akşama doğru, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 6 üyenin partiyi kapatma yönünde, 4 üyenin Hazine yardımının kesilmesi yönünde ve 1 üyenin red yönünde oy kullandığını açıkladı. Partinin kapatılması için 7 üyenin oyu gerekiyordu. Mahkeme AKPnin 2008 yılı Hazine yardımının yarısının kesilmesine karar verdi.
Adalet ve Kalkınma Partisine karşı açılan kapatma davası, 14 Mart tarihinde, AKP hükümetinin üniversite yerleşkelerinde türban takılmasına dair yasağın kaldırılması yönündeki anayasa değişikliklerini kabul etmesinden bir ay sonra açılmıştır. Türban, Türkiyede laikler tarafından devletin laik yapısını tehdit eden dini ve siyasi bir sembol olarak görülmektedir. Meclis tarafından kabul edilen sözkonusu anayasa değişiklikleri 5 Haziran tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmişti.
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkayanın AKPye karşı açtığı kapatma davasında sunduğu delillerin büyük çoğunluğu parti lideri ve milletvekillerinin şiddet unsuru içermeyen konuşmalarından alınan ifadeler olmasına rağmen, dava açmasındaki temel saik hükümetin başörtüsü yasağını kaldırma girişimidir.
Anayasa Mahkemesi 1962 yılında kurulmasında bu yana Türkiyede 24 siyasi parti hakkında kapatma kararı vermiştir. Bu partilerin bir kısmı laiklik ilkesini ihlal ettikleri iddiasıyla, bir kısmı dini köktencilik yaptıkları iddiasıyla, bir kısmı Kürt etnik kimliği üzerine yaptıkları vurgu nedeniyle mahkeme bunu Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak değerlendirmiştir- ve bir kısmı da komünist bir gündemleri olduğu iddiasıyla kapatılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, (AİHM) Türkiyeye karşı, siyasi parti yasakları ile ilgili toplam 9 dava görmüştür. AİHM, bu davaların biri hariç hepsinde, Türk mahkemeleri tarafından sunulan nedenlerin hiçbirinin siyasi bir partiyi kapatmak için yeterli olmadığını belirtmiş ve Türkiyenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. ve 11. maddelerini (ifade ve örgütlenme özgürlüğü) ihlal ettiğine hükmederek Türkiye aleyhinde karar vermiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal bulmadığı tek dava, yine İslam devleti kurmayı hedeflemekle suçlanan o dönemin iktidar partisi Refah Partisine karşı açılan davaydı. AİHMin , bu davadaki kararı, önceki kapatma davalarında aldığı kararlar ile tutarsız olması ve Refah Partisinin demokrasi karşıtı bir eylem içinde olduğuna ilişkin bir delil olmamasını gözardı etmesi nedeniyle çok eleştirildi.
Gelecek aylarda , Anayasa Mahkemesi başka bir siyasi parti, Demokratik Toplum Partisine karşı açılan kapatma davasını görüşmeye başlayacak. Başsavcı, parti üyelerinin eylemleri ve konuşmalarının bölücülük içerdiği iddiasıyla DTPnin kapatılmasını istiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi gibi, Demokratik Toplum Partisine karşı açılan davada da sunulan deliller çoğunlukla parti üyelerinin ve milletvekillerinin şiddet unsuru içermeyen konuşmaları ve ifadelerinden oluşmakta.