(Washington DC) – İnsan Hakları İzleme Örgütü, bugün yayınladığı bir raporda, CIA ve İngiliz Gizli Servisi'nin yeni ortaya çıkan belgelerine ve eski tutukluların ifadelerine göre, Bush yönetimindeki ABDhükümetinin Muammer Kaddafi'nin muhaliflerine işkence yaptığını, sonra da onları daha fazla kötü muamele görecekleri Libya'ya naklettiklerini bildirdi. Eski bir tutuklu waterboarding işkencesine maruz kaldığını iddia ederken bir diğeri de benzer bir su işkencesi tarif etti. Bu beyanlar Bush idaresi yetkililerinin ABD gözetimi altında yalnızca üç kişiye waterboarding işkencesi uygulanmış olduğu şeklindeki iddialarıyla çelişiyor.
154 sayfalık “Düşmanın Eline Teslim Edilenler: Muhaliflerin ABD öncülüğünde Kötü Muameleye Maruz Kalması ve Kaddafi Libya'sına Teslimi”başlıklı rapor, aralarından çoğu 20 yıl boyunca Kaddafi'yi devirmek için mücadele etmiş silahlı bir İslamcı grubun üyesi olan 14 eski tutukluyla yapılan görüşmelere dayanıyor. Libya İslami Mücadele Grubu'nun (LİMG) birçok üyesi, 2011'deki çatışmalar sırasında NATO destekli Kaddafi karşıtı isyancılara katıldı. Libya'ya teslim edilmiş olan ve ABD tarafından gözaltında tutulduğu sırada işkence gördüğü iddia edilenlerden bazıları, şimdi ülkenin önemli idari ve siyasi makamlarında bulunuyorlar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nde terörle mücadele konusunda danışman olan raporun yazarı Laura Pitter,“ABD sadece Kaddafi'ye düşmanlarını gümüş tepside sunmakla kalmadı; görünen o ki CIA bunun öncesinde birçoğuna işkence de yaptı. Bush yönetiminin görevi suistimalinin boyutları anlaşılan daha önceden ikrar edilenleri fersah fersah aşıyor ve neler olup bittiğine dair kapsamlı bir inceleme yapılmasının öneminin altını çiziyor” dedi.
Rapor ayrıca, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Trablus'un isyancıların eline geçmesinin ardından, 3 Eylül 2011 tarihinde Libya'nın eski istihbarat şefi Musa Kusa'nın ofisinde terkedilmiş olarak bulduğu ve bir bölümü ilk kez açıklanan belgelere dayanıyor.
Yapılan görüşmeler ve edinilen belgeler, 11 Eylül 2001 saldırılarının ertesinde ABD'nin, Birleşik Krallık(BK) ve Orta Doğu, Afrika ve Asya'daki ülkelerin de yardımıyla, Libya dışında yaşamakta olan bazı LİMG üyelerini yakalayarak herhangi bir suçlamada bulunmadan alıkoyduğunu ve ardından da Libya hükümetine teslim ettiğini ortaya koyuyor.
Raporda ayrıca, beş eski LİMG mensubunun Afganistan'da ABD'nin -büyük ihtimalle CIA idaresindeki- iki gözaltı tesisinde maruz kaldıklarını ifade ettikleri ağır ihlalleri de anlatıyor. Bunlar arasında waterboarding ve diğer su işkencesi uygulamalarına ilişkin yeni iddialar da yer alıyor. Verilen detaylar, ABD yönetimindeki aynı tesis hakkında birinci elden aktarılmış birkaç başka anlatımla da tutarlılık gösteriyor.
Bu eski tutuklular tarafından bildirilen ihlaller arasında, penceresiz hücrelerde haftalarca veya aylarca zifiri karanlıkta, çırılçıplak -bazen altları bezlenmiş olarak- duvara zincirli tutulmak; acı veren zorlayıcı pozisyonlarda uzun süreler boyunca tutulmak, dar ve sıkışık yerlere zorla sokulmak; dövülmek ve duvarlara çarpılmak; banyo yapmaya izin verilmeksizin neredeyse beş ay boyunca kapalı yerde tutulmak ve sürekli yüksek sesle Batı müziği dinletilerek uykusuz bırakılmak gibi yöntemler yer alıyor.
Afganistan'da CIA tarafından idare edildiğine inanılan iki ayrı ABD gözaltı merkezinde iki yıl tutulduğunu ifade eden Khalid al-Sharif “İlk dönem, üç ay boyunca ağır sorgudan geçirildim ve bana her gün başka bir işkence yöntemi uyguladılar. Bazen su kullanıyorlar, bazen de kullanmıyorlardı... Bazen çırılçıplak soyuyorlardı, bazen elbiselerimi üstümde bırakıyorlardı” diye anlatıyor. Al-Sharif şu anda Libya Ulusal Muhafızlarının lideri. Sorumluluklarından biri de Libya'nın yüksek değerdeki tutuklularının bulunduğu tesislerin güvenliğini sağlamak.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporunda yer alan Libyalı tutukluların ifadeleri, daha önceleri çoğunlukla belgelenmemişti çünkü Libya'ya iade edilenlerin birçoğu geçen yıl Libya'daki sivil ayaklanma sonucunda serbest kalana dek Libya hapishanelerinde bulunuyordu. Öte yandan, ABD hükümeti de gizli CIA gözaltı tesisleri ile ilgili detayları kamuoyuna açıklamaya yanaşmıyordu. Eski tutukluların anlattıkları, Libya'da bulunan CIA dökümanları ve ABD hükümetinin gizliliği kaldırılan bazı yazışma notları, ABD'nin Bush yönetimi dönemindeki gözaltı uygulamalarına yeni bir ışık tutmanın yanı sıra, halen sır olarak kalmaya devam eden bilgi miktarının büyüklüğünü de ortaya koydu.
11 Eylül saldırılarından itibaren ABD tarafından gözaltında tutulanların çeşitli ve sistematik ihlallere maruz kaldığına dair kuvvetli delillere rağmen, ABD daha henüz üst düzey tek bir görevliden dahi hesap sormuş değil. Yalnızca birkaç düşük rütbeli askeri personel cezalandırıldı.
30 Ağustos 2012 günü, ABD Adalet Bakanı Eric Holder, CIA gözetimi altında gerçekleştiği iddia edilen ihlallere ilişkin olarak özel savcı John Durham başkanlığında Adalet Bakanlığı'nca yürütülen tek cezai soruşturmanın, kimse hakkında suçlama yapılmadan kapatılacağını duyurdu. Holder zaten Durham'ın yürüttüğü soruşturmanın kapsamını 30 Haziran 2011'de daraltmış, CIA tarafından gözaltında bulunduğuna inanılan 101 kişi ile ilgili yürütülen ilk soruşturmayı yalnızca iki kişinin vakasıyla sınırlamıştı.
Bu iki vakada da tutuklular, biri Afganistan'da, diğeri de Irak'ta olmak üzere, ölmüştü. Soruşturma, yalnızca Bush yönetiminin izin verdiği seviyenin ötesine geçen ihlalleri ele alması bakımından da ayrıca sınırlı bir çerçevede kalmıştı. Bush yönetimi hukukçularının onay verdiği waterboarding gibi işkence fiilleri ve diğer kötü muamele uygulamaları, her ne kadar ulusal ve uluslararası hukuka çiğnemiş de olsalar, soruşturmanın yetkisi dahilinde değildi.
Pitter “ABD'nin alıkoyduğu ve sonra da Libya'ya gönderdiği Libyalıların hikayeleri, Bush yönetimi yetkililerinin belirgin biçimde izin vermesi ille de şart olmayan kötü muamele uygulamaları da dahil, tutuklulara yönelik ihlallerin ne kadar kapsamlı olduğunu ortaya koyuyor” dedi. “Durham soruşturmasının hiçbir suçlama yapılmaksızın kapatılması, Libyalı tutukluların yaşamak zorunda bırakıldıkları türden ihlallere müsamaha gösterilmeye devam edileceği mesajını vermektedir.”
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi (SSCI) üç yıl boyunca CIA'nin gözaltı ve sorgu programını araştırdı ve bildirildiğine göre, raporunu tamamladı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, raporunu mümkün olduğunca az redaksiyondan geçirerek bir an önce açıklaması ve ABD'nin tutuklulara uygulanan muameleye ilişkin politikasının tüm boyutlarını inceleyecek bağımsız, partiler üstü bir komisyon kurulması tavsiyesinde bulunması yönünde SSCI'ye çağrı yaptı.
“ABD hükümetinin Libya'dan Suriye'ye, Bahreyn'e birçok ülkeden işkence dahil ağır insan hakkı ihlallerinden sorumlu olan yetkililerden hesap sorulmasını talep etmeye gayet haklı da olarak devam ettiğini” hatırlatan Pitter, “ABD bir yandan bunu yaparken diğer yandan da işkenceye onay vermiş olan ABD yetkililerini her türlü hesap verme sorumluluğundan korumuyor olsaydı, bu taleplerin çok daha fazla bir ağırlığı olurdu” dedi.
Kaddafi hükümetinin düşmesinden bu yana ABD diplomatları ve Kongre üyeleri, evvelce CIA tarafından hapis tutulmuş, şimdiyse Libya'da bulunan kişilerden bazılarıyla görüşüyorlar ve ABD, Libya hükümetinin ve Libya sivil toplumunun ülkelerindeki baskıcı geçmişin mirasının üstesinden gelmeye yönelik çabalarına destek veriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, ABD hükümetine yaşanan ihlallerle ve Kaddafi'ye sürgündeki muhaliflerini yakalamakta verdiği destekle ilgili olarak geçmişte bizzat oynadığı rolü kabul etmesini, mağdurlara giderim sağlamasını ve ABD tarafından gözaltında tutulurken uğradıklarını iddia ettikleri işkenceden sorumlu olanları yargılamasını ısrarla tavsiye etmektedir.
Daha önceden bildirilmiş olan, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün hakkında yeni bazı bilgiler ortaya çıkardığı vakalardan biri, İbn al-Sheikh al-Libi'nin yaşadıkları. Bush yönetimi 2003 Irak işgalini haklı çıkarmak için, al-Libi'nin CIA tarafından gözaltında tutulurken işkence ve kötü muamele altında verdiği ifadelere güvenmişti. CIA bu ifadelerin güvenilir olmadıklarını kabul etti. ABD yıllar sonra al-Libi'yi Libya'ya teslim etti ve al-Libi Mayıs 2009'da hapiste öldü. Afganistan ve Libya'da al-Libi'yle birlikte tutuklu kalmış olanların ifadeleri, ailesinin verdiği bilgiler ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün gördüğü, öldüğü gün çekildiği anlaşılan fotoğraflar, al-Libi'nin gördüğü muamelenin ve Libyalı yetkililerce intihar olduğu iddia edilen ölümünün içyüzüne ışık tutuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Libya'da ortaya çıkardığı çok sayıda belge ayrıca, Kaddafi hükümetiyle ABD ve BK arasında raporda ele alınan teslim etmelerle ilgili üst düzeyde bir işbirliğinin de olduğunu gösteriyor.
ABD Libya'ya yapılan teslimlerde en kapsamlı rolü oynayan ülke oldu. Ama başta BK olmak üzere diğer ülkeler de, Kaddafi iktidarında işkencenin yaygınlığını bilmelerine ve teşhis etmelerine rağmen bu operasyonlara karıştılar. Bu teslim operasyonlarıyla ilgili ifadelerde ismi geçen ülkeler arasında Afganistan, Çad, Çinve Hong Kong, Malezya, Mali, Moritanya, Fas, Hollanda, Pakistan, Sudan, Tayand, ve BK bulunuyor. Görüşülen kişiler bu ülkelerin bazılarındaki personelin de Libya'ya nakledilmeleri öncesinde kendilerine kötü muamele yaptığını iddia etti.
ABD ve diğer ülkeleri bağlayan uluslararası hukuk, işkence ve kötü muameleyi mutlak surette yasaklamakta ve kişilerin ciddi bir işkence veya zulüm görme riskiyle karşı karşıya kaldığı ülkelere gönderilmelerine izin vermemektedir.
Pitter “Kaddafi'nin düşmanlarına kötü muamele yapılmasına çok sayıda ülkenin katılmış olması, ABD'nin gözaltı ve sorgulama programının uzantılarının daha önce bilinenden çok daha ötelere ulaştığını gösteriyor. Tutuklulara kötü muamele yapmış olan ABD ve buna destek vermiş olan diğer ülkeler, bu konudaki rollerine ilişkin eksiksiz bir hesap vermelidir” dedi.