Background Briefing

Sulh dayatması

Mahkemeye gitmek istemiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz. On yıl sürecek bir dava açmaya çekiniyorum. O kadar yaşayacak mıyım? Açık söylemek gerekirse, zararım 200.000 YTL ama bana 7.000 YTL teklif ediyorlar.
—1993 yılında Diyarbakır’ın İslamköy köyünden yerinden edilen N. Z.23

Tazminat Yasası ile sağlanan süreçte köylüleri bu derece dezavantajlı duruma düşüren şey, bağımsız bir zarar tespit komisyonunun ve herhangi bir etkili temyiz prosedürünün olmayışı. Köylülerin gerçekçi hiç bir alternatifi yok ve komisyonun önerme lütfunda bulunduğu her türlü ‘anlaşmayı’ kabul etmek zorundalar. Herhangi bir uzlaşmayı reddetmek bir hukuk savaşı başlatmaya eşdeğer. Türkiye’de hukukun işleyiş sürati gözönüne alındığında bu, en az on yıllık bir erteleme ve oldukça yüklü hukuki masraflar demek. Bu bölümdeki analizde gösterildiği gibi, bu hukuk savaşının sonunda adalete ulaşabileceğine dair çok da fazla umut yok. Bu zaten travmatize edilmiş ve fakirleştirilmiş mağdurlar için tahammül edilemez bir tablo.

Tespit komisyonunun önerdiği uzlaşmayı kabul edilemez bulan bir köylü, teorik olarak mahkemeye başvurabilir. Uygulamada ise böyle bir seçenek yok. İdari mahkeme kurallarına göre, dava açan kişiler, talebin yaklaşık yüzde dördünü mahkeme harcı olarak yatırmak durumundalar. Ama burada söz konusu olan ise, hakkında dava açmak zorunda bırakıldıkları devletin resmi görevlileri tarafından işlenen ağır suçlar sonucunda sefalete düşmüş fakir köylüler. Çocuğuna okul kitabı alabilmek için sokaklarda tatlı satmak zorunda kalan yerinden edilmiş bir çiftçinin, kendisine karşı işlenmiş haksız fiillerden sorumlu bir devlete karşı kazanabileceğini umarak, dava açmak için büyük paralar ödemek durumunda değil.

Diyarbakır’lı avukat Habibe Deyar bu mutlak seçeneksizliği şöyle betimliyor:

Tespit komisyonu önümüze bir teklif koyuyor. Karar vermek için 20 günümüz var. Müvekkilim kendisine 100.000 YTL [67.000$] ödenmesi gerektiğini düşünüyorsa mahkemeye 4.000 YTL [2.680$] ödeyecek parayı bulması gerekiyor. İdari mahkemedeki bir dava dört yıl sürebilir. Müvekkilim kazanırsa devlet davayı temyiz için Danıştay’a götürür. Bu da bir beş sene daha demek. Bu, pek de fazla kazanma umudu olmadan—çünkü işe ta en başından devletin yakmalardaki sorumluluğunu ispatlayarak başlamamız gerek—geçecek dokuz sene demek. Üstelik, bunu daha önce yapmaya kalktığımızda [devlet] bizi dava ettiler.24

Köylüler kendilerine sunulan uzlaşma önerilerini, bunun önlerindeki en iyi seçenek olduğu için değil, fiilen tek seçenek olduğu için kabul ediyorlar.

Diktatör Oyunu

Matematiğin bir dalı olan oyun teorisi, oyuncuların elde edebilecekleri getiriyi azamiye ulaştırmak için muhtelif taktikler izledikleri stratejik durumları inceler. Bu tür deneysel “oyunlar”dan birisi olan Ültimatom Oyunu’nun kurallarına göre araştırmacı iki oyuncunun önüne bir miktar para koyar. Birinci oyuncudan ikinci oyuncuya bir “para teklifi” yapmasını ister. İkinci oyuncu bu teklifi kabul ya da reddetme hakkına sahiptir. Kabul ederse birinci ve ikinci oyuncu teklife göre parayı paylaşırlar. Fakat reddederse taraflardan hiç biri paradan hiç bir pay alamaz. Deneyler, paranın yarısına yakın bir miktar teklif edilmediğinde, ikinci oyuncunun reddetme ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Yapılan araştırmalar, bu nedenle teklif yapan tarafın red cevabı almaktan korktuğu için toplamın yarısına yakın bir miktar teklif etme eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur. Bu oyunun bir başka çeşidi olan Diktatör Oyununda, teklif yapan taraf canının istediği miktarı teklif eder ve karşı tarafın bu konuda yapabileceği hiç bir şey yoktur. Reddedilme korkusu olmadığı için teklifi yapan taraf çok daha kötü teklifler yapar. Aslına bakılırsa, bu tür durumlarda rasyonel olan davranış biçimi, hiç bir şey vermemektir. Ama uygulamada teklifi yapan taraf genellikle cuz’i bir miktar verir. Araştırmacılar bunu, "itibarı koruma yatırımı" olarak değerlendirmektedirler.

Diktatör Oyunu, zarar tespit komisyonlarının çalışma biçimini mükemmel bir şekilde ifade ediyor. Müracaatçıların, teklif edileni kabul etmek dışında hiç bir seçenekleri yok. Herhangi bir şey vermek konusunda komisyonların üzerindeki tek baskı, yapılan işleme gerçek bir tazminat süreci görünüşü verme ihtiyacı. Her müracaatçıya sıfır ödeme yapmak, Türkiye içinde de, yerinden edilenlerin durumunun artık AB katılım ortaklığına dahil edilmiş bulunduğu mevcut koşullar altında Brüksel'de de iyi bir etki bırakmayacak ve ayrıca İçyer kararının bir anda tersine dönmesine de sebep olabilecek potansiyele sahip.25

Başvuruları doğrudan reddedilen aileler dahi bu kararı mahkemede itiraz etme eğiliminde değiller. Diyarbakır’lı avukat Sedat Aydın, Çınar yakınlarındaki bir köyden, köy koruculuğu sistemine katılmayı kabul etmedikleri için yerinden edilen altı ailenin tazminat talebinin, nasıl yalnızca zorla göçün yaşandığı dönemdeki muhtarın şahitliğine dayanılarak Tazminat Yasası dışında bırakıldığını anlatıyor. Bu görevliler, sözkonusu ailelerin kendi istekleriyle köyden ayrıldıklarını söylüyor. Oysa her iki muhtar da köy korucusu ve avukatın bu kişilerin şahitliğinin doğru olmadığına inanması için yeterince sebep var. “[Köylülerle] dava açma seçeneğini konuştum. Sorun şu: dava açabilmek için harç yatırmam gerekecek. [Bu altı aile] mali sebeplerden dolayı hukuki işlem başlatmama kararı aldılar.”26

Yoksul kişiler için mahkeme ücretlerini devletin yatırmasına dair mevzuat hükümleri var ama müracaatçıların büyük çoğunluğu zaten yasaya aykırı bir şekilde erişim hakkı ellerinden alınan arazi ve evleri nedeniyle dava açıyorlar—bu değerlendiremedikleri varlıkları nedeniyle adli yardım kapsamı dışında tutuluyorlar.



23 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yerinden edilen köylü N.Z. ile 5 Nisan 2006 tarihinde Elazığ’da yaptığı görüşme.

24 Bkz. Uluslararası Jüri Üyeleri Komisyonu. “Türkiye: Baro başkanı ve üç diğer avukatın yargılanması nihai raporu” 11

Şubat 2004. Yerinden edilme konusunda mahkeme kararı çıkartmaya çalışan Habibe Deyar ve başka Diyarbakırlı

avukatlar “güvenlik güçlerine hakaret” iddasıyla suçlanmış fakat sonra suçsuz bulunmuşlardı.

25 Örneğin bkz. Bolton, Gary, Elena Katok ve Rami Zwick (1998), "Dictator Game Giving: Rules of Fairness Versus Acts of Kindness", International Journal of Game Theory, sayı 27, ss. 269-99. (Diktatör Oyununda Bağışta Bulunma: Doğruluk Kurallarına karşı Şefkat Eylemleri, Uluslararası Oyun Teorisi Dergisi.)

26 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün avukat Sedat Aydın ile 4 Nisan 2006 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı görüşme.