Background Briefing

Sabit tutar önerisi

İnsan hakları kurumları ve bir kaç yerel gazete tarafından o dönemde yapılmış bir kaç haber ile AİHM’nın bir kaç kararı dışında, yerinden edilen yüzbinlerce Türk vatandaşı, bütünüyle kayıt dışı bir şekilde göç ettirildi. Mağdurların bir çoğunun okuma yazması ya yok ya da çok az. Güney doğunun bütün ekonomisi çoğunlukla kaçak/gayrı resmi idi ve hala da öyle. Bu bağlamda, titiz bir kağıt tabanlı hesaplamaya bağlı bir tazminat sisteminin çok adaletsiz kararlara yol açacağı açıktır. Hükümetin, haksız tazminat taleplerine karşılık ödeme yapmamak istemesi anlaşılır olmakla birlikte, mevcut yaklaşım, bir kaç haksız talebi önlemekten ziyade, büyük çoğunluğu haklı olan taleplere uygun düzeylerde tazminat ödemeyi reddetme girişimine benziyor. Fonların dağıtımının bu şekilde keyfi olarak engellenmesi, zorla göç ettirilenlerin dönüşünü ya da entegrasyonunu daha da geciktirecek. Mevcut haliyle sistemin bariz keyfiliği, kanunun—uzlaşma ve “yaraların sarılması” olarak açıklanan—amacına katkıda bulunmaktan uzak ve yerel nüfus içinde kıskançlık ve acıları tazeleme ihtimali daha yüksek.

Diyarbakır’ın Kocaköy yakınlarındaki Suçıktı köyünden köylü A.Z., Tazminat Yasası’nda yanlış giden şeylerin büyük çoğunluğunu—gösterişli ama anlamsız bir “objektif ölçüm” gösterisi ve devletin yükümlülüklerini sınırlamayı amaçlayan keyfi kuralları—örnekleyen bir hikaye anlattı ve makul miktarlarda sabit tutara dayalı bir tazminat ödenmesinin daha kabul edilebilir olduğunu söyledi. “Komisyonda çalışan bir müftü evimin kalıntılarını ölçüyordu. Evimin alanı 180 metrekareydi ama 80 metrekare olarak yazdılar. Bunun sebebini sorduğumda, ‘Avlu için ödeme yapmıyoruz’ dedi. Evlerimizin hepsi Diyarbakır evleri gibidir—ortadaki açık bir alan etrafına inşa edilir. Metrenin bir ucunda o bir ucunda ben varken tartıştık. Müftü, ‘Şu metreyle uğraşımızı bırakalım ve bütün müracaatçılara verebileceğimiz adil bir rakam belirleyelim’ deseydi sanırım insanlar kabul ederdi.”78

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü avukat ve köylülerin neredeyse tamamı, her hane için yerlerinden edildikleri yıl başına ödenecek standart bir rakamı, en azından sistemin mevcut çalışma şekline tercih eder durumdalar.

Diyarbakır’lı avukat Habibe Deyar: “Her aile için ödenecek sabit bir tutarın daha iyi, daha adil olacağını ve daha az problem yaratacağını düşünüyorum. Ödemelerdeki farklılıklar köylerde hoşnutsuzluğa yol açıyor. Eğer devlet gelip, ‘Özür dilerim, yanlış yaptım ama ödeyebileceğimin hepsi bu kadar’ diyebilseydi anlayışlı bir tepki belki bulabilirdi. Devlet doğrudan sabit bir tutar ödemiş olsaydı sorun olmazdı. Sürecin barıştırma tarafını güçlendirmiş olurdu. Standart 45.000 YTL (30.150 $) gibi bir rakamı—örnek için veriyorum—beğenmeyenler, gerçekten kızgınlarsa mahkemeye gidebilirlerdi.79

Yerinden edilen yıl sayısını esas alan bir ölçeğe göre yapılacak bir tazminat, kaçınılmaz olarak göreli adaletsizliklere yol açacaktır. Çünkü asıl göçe zorlama sırasındaki bazı evlerin değeri diğerlerinden fazla ve bazı ailelerin arazilerine ulaşamamaları nedeniyle uğradıkları zarar diğerlerinden çok daha fazla. Her bir vakayı objektif olarak değerlendirmekten vazgeçmek, mutlak adaletten vazgeçmekten anlamına gelir.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği gibi, mevcut sistem bunlara kıyasla çok daha büyük adaletsizliklere yol açıyor ve çok büyük kayıplara uğrayan bir kısım insanlar ya kapsamdışı bırakıldı ya da son derece keyfi bir şekilde yürütülen pazarlıklarla komik rakamlara razı edildiler. Mevcut sistem de tam adaletten uzak. Zarar tespit komisyonlarının titiz ölçümleri de bir “adaletli çalışma” gösterisinden başka bir şey değil. Çünkü, en eli açık davrandıkları durumlarda dahi bu komisyonların ödediği rakamlar, devlet görevlilerinin yaptıkları korkunç suistimaller ve bunların sonunda ortaya çıkan ciddi ve kronik zorluklar için gerçekten adil bir mahkeme tarafından hükme bağlanacak miktarların çok altında.

“Etkili çözüm”ün amacı, göçe zorlananların eline, şehirlere entegre olarak veya eski evlerine ve yaşam biçimlerine dönerek yeni bir hayata başlamalarını sağlamak için işe yarar miktarlar ödemek ise, mevcut tazminat sistemi başarısız. Ancak sabit tutara dayalı bir sistem çok daha umut verici.



78 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yerinden edilmiş köylü A.Z. ile 5 Nisan 2006 tarihinde yaptığı telefon görüşmesi.

79 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün avukat Habibe Deyar ile 3 Nisan 2006 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı görüşme.