(İstanbul) – İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yaptığı açıklamada, Suriye ordusunun Türkiye sınırı yakınlarındaki silahlı muhalif gruplara yönelik saldırıları sırasında 13 ve 15 Nisan 2016 tarihlerinde yerinden edilmiş kişilerin barındığı iki kampın isabet almasıyla, saldırıdan kaçan en az 3,000 kişinin güvende olabilecekleri bir yere ulaşmak için sınırı geçemediklerini bildirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü kamp sakinleri ve yerel sivil savunma gücü mensupları, Bidama ilçesi yakınındaki kampta can kaybı yaşanmadığını ama çadırların ve diğer eşyaların hasar gördüğünü söyledi. Ocak sonunda, yakındaki yerinden edilmiş kişilere ait bir başka kampa yapılan saldırıda iki kişi ölmüş ve üç kişi ağır yaralanmıştı. Türkiye, güneybatı sınırındaki bu kamplarda barınmaya zorlanan ve buralardan kaçan Suriyelilere sınırlarını açmalıdır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü kıdemli mülteci araştırmacısı Gerry Simpson, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Türkiye’nin sınırdan geri itme uygulamalarının bedelini derme çatma sınır kamplarında bile ateş altında kalan Suriyeli mağdurlar ödüyor. Dünya, bir yandan Suriyeli sivillere yönelik saldırıları sonlandırmaya uğraşırken, bir yandan da Türkiye’yi en azından çatışmalardan kaçan insanlara sınırını açması ve onları açık hedef haline getirmekten vazgeçmesi konusunda desteklemelidir.”
Son üç ay içinde yerinden yurdundan olmuş ve Türkiye’ye sığınmaya çalışan Suriyeliler ısrarla sınırdan geri itilerek bölgedeki emniyetsiz sınır kamplarına gitmeye zorlandılar. İnsan Hakları İzleme Örgütü 14 Nisan’da, Türkiye’nin bir yıldır devam eden kapalı sınır politikasını uygulayan Türk sınır muhafızlarının, IŞİD’den kaçarak Halep’in kuzeydoğusuna doğru ilerleyen Suriyelilere ateş açtığını rapor etmişti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye ordusunun, sivil bölgelere yönelik gelişigüzel saldırılarına derhal son vermesi ve sivillerin öldürülmesi veya yaralanmasını ve yerinden edilmiş kişilere ait kamplar dahil sivil mülk ve eşyaların zarar görmesini önlemek için gereken tüm önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirmesi gerektiğini belirtti. Aynı şekilde Türkiye’nin de de savaştan kaçan tüm Suriyeli sivillerin topraklarına sığınmasına izin verme yükümlülüğüne uygun davranması gerektiğini söyledi.
Gönüllü arama kurtarma çalışanlarının oluşturduğu Suriye Sivil Savunma Gücü’nün Bidama birim başkanı Hossam Zleito, 13 ve 15 Nisan günlerinde Suriye hükümetinin Bidama civarındaki bölgeleri vurduğunu, vurulan yerler arasında ilçenin kuzeydoğusundaki Hirmaş ve Hambuşiya kamplarının da olduğunu söyledi. Suriye hükümeti ise bu açıklamalara ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. 18 Nisan’da silahlı muhalif gruplar Jabal al-Akrad (Kürt Dağları) olarak bilinen bölgede yeni bir taarruza başlayacaklarını ilan ettiler.
Durumu izleyen insani yardım kuruluşlarına göre bu bölgede en az 17,000 yerinden edilmiş sivil bulunuyor.
Suriye hükümet güçlerinin Ekim 2015’ten bu yana Suriye’nin Lazkiye şehrinin kuzeydoğusundaki Kürt ve Türkmen dağlarına doğru ilerlemesi, binlerce kişiyi yerinden etti. Bu kişiler Türkiye sınırı yakınında bulunan Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki çeşitli bölgelere kaçtılar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü 16 Nisan’da, bir gün önce saldırıya uğrayan ve 2,000 kişinin barındığı Hirmaş ve Habasi kamplarında yaşayan beş Suriyeli ile görüştü. Türkiye’nin bu kampları izleyen iki sınır gözlem kulesi bulunuyor.
Tanıklardan ikisi, Bidama’nın yaklaşık 25 km güneybatısındaki Gamam’da ve Bidama’nın yaklaşık 10 km güneybatısındaki Ayn Aşra’da konuşlandıklarına inandıkları Suriye hükümet güçlerinin 14 Nisan’da, Bidama, Ayn al-Hur ve al-Hanbuşiye arasındaki ana yollar da dahil olmak üzere, 14 Nisan’da kampların bulunduğu civardaki yolları top atışına tuttuklarını söyledi. İnsan Hakları İzleme Örgütü saldırının nereden gerçekleştirildiği bilgisini doğrulayamadı.
Kamp sakinleri, 15 Nisan’da iki kampın yakınlarına ve Hirmaş Kampı’nın içine top mermilerinin geldiğini ve 1,500 kamp sakininin yakındaki köylere veya tepelere doğru kaçtığını söylediler.
Tanıklardan biri şunları anlattı:
Akşamın erken saatleriydi ve kamp namaz kılmaya ve yemek yemeye hazırlanan ailelerle doluydu. Ansızın kamp yakınında bir patlama duyduk; sanırım yaklaşık 50 metre uzaktaydı. Bir önceki gün ve o günün erken saatlerinde duyduğumuz diğer tüm patlamalar bir kaç kilometre ötedeki ilçelerdeydi ama biz endişeliydik. Suriye Sivil Savunma’yı çağırdık ve herkesi kamptan tahliye etmeye başladık. Tüm kadın ve çocukları yakındaki kamp okuluna götürdük. Yaklaşık 15 dakika sonra kampın ortasına başka bir top mermisi düştü ve büyük bir patlama oldu. Sonradan merminin bir ocak tüpünün yakınına isabet ettiğini öğrendik. Ondan sonra kampın içine veya çok yakınına dört mermi daha isabet etti. Herkes çok korkmuştu.
Suriye Sivil Savunma üyelerinden biriyse şöyle dedi:
Saat akşam üstü 6.15’de Hirmaş Kampı’ndan bir telefon aldık; yakınlara bir top mermisi geldiğini ve herkesin korktuğunu söylüyordu. Bizden dört kişi doğruca kampa gittik. Biz hâlâ oradayken bir mermi daha, bu defa kampın içine atıldı. Patlamanın olduğu yere doğru koştuk ve yaralı kimse var mı diye yakındaki bütün çadırlara baktık. Neyse ki herkes önceden terk etmişti ve sadece bir çadır zarar görmüştü.
Sonraki bir saat boyunca mümkün olduğunca çok araba ve kamyon kullanarak insanları kamptan çıkardık. Bu süre içinde kampın içine dört, dışına da alt mermi daha isabet etti. İnsanlar çok korkuyordu, neyse ki kimse yaralanmadı. Bu sabah erkeklerden bazıları eşyalarını almak için geri geldi. Ağlıyor ve çocuklarının artık inanılmaz korktuklarını söylüyorlar, nereye gideceklerini bilmediklerinden yakınıyorlardı.
Kamp temsilcisi İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne kamplardaki kişilerin çoğunun, Şubat başında hükümet güçlerinin saldırısına uğrayan Bidama’dan olduğunu söyledi. Kendileriyle görüşülen kişiler de kamp sakinlerinin kaçıp ilk önce Bidama’nın 10 km kuzeydoğusundaki Hirbet el Coz-Güveççi Sınır geçişine gittiklerini ama buradaki Türkiye sınır muhafızlarının sınırı geçmelerine ısrarla izin vermediklerini anlattılar. Bunun üzerine Hirmaş ve Habasi kamplarına gitmişler.
Erkeklerden biri, 13 Nisan’da Türkiye yakındaki gözetleme kulesindeki sınır muhafızlarının hoparlörlerden Arapça olarak kimsenin sınıra yaklaşmamasını, yaklaşanlara ateş açılacağını anons ettiklerini söyledi.
Kamplarda, su ve barınma türünde ne gibi ihtiyaçların olduğu sorulduğunda “Bizim için bu tip şeylerin önemi yok. Tek istediğimiz Türkiye’ye gitmek ve güvende olmak” dedi. Habasi Kampı’ndan kaçanlardan bazılarının, top atışlarından korunabilmek için dağın yamacına bir mağara oymaya çalıştıklarını da sözlerine ekledi.
Simpson, “Suriyelilerin Türkiye’ye ve diğer ülkelere verdiği mesaj çok açık ve net” dedi; “İlk önce güvenliğe ihtiyacımız var; yiyecek ve çadırlar bizi top mermilerinden koruyamaz.”
Sınırda Engellenenler, Bir Kamptan Diğerine Kaçanlar
İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet saldırıları yüzünden yerlerinden olan ve Ocak sonundan bu yana Türkiye’ye geçişleri Türkiye sınır muhafızlarınca defalarca engellenen ve şu anda ikinci veya üçüncü yerinden edildikleri kamplarda kalan başka Suriyelilerle de görüştü.
Sınırdaki Hirbet el Coz Kasabası’ndan birkaç kilometre ötedeki aşırı kalabalık Şeyh Sayyah Kampı’nda kötü koşullarda yaşayan iki Suriyeli, daha önce beş ay boyunca, Bidama’nın üç kilometre kuzeydoğusunda yerinden edilmiş kişiler için kurulan el-Hambuşiya Kampı’nda kaldıklarını ama 13 Nisan’da Suriye hükümet güçlerinin kampı top atışına tutması yüzünden yaklaşık 1,000 kamp sakininin bir kez daha kaçmak zorunda kaldıklarını söyledi. Her ikisi de Hirbet el Coz - Güveççi geçisinden Türkiye’ye kaçmaya çalıştıklarını ama sınır muhafızlarının kendilerini geri ittiklerini anlattılar.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Bidama’nın 15 kilometre kuzeydoğusunda, Türkiye sınırındaki Duria’da bulunan iki yerinden edilmişler kampında yaşayan 15,000 Suriyeliden ikisiyle de görüştü. Bu iki kişi daha önce Bidama’nın üç kilometre kuzeydoğusunda yerinden edilmişler için kurulan Yunisya Kampı’nda kaldıklarını ama Ocak sonunda Suriye hükümetinin yakındaki köye ve kampa saldırmasıyla binlerce kişiyle birlikte oradan kaçtıklarını söyledi.
Duria Kampı’nda görüşülen üçüncü bir kişi ise Ocak 2016 sonunda kendisinin de, yüzlerce kişi gibi hükümet güçlerince 30 Ocak’ta vurulan Itkan Kampı’ndan kaçtığını anlattı. Suriye Sivil Savunma Gücü Bidama'daki birim başkanı bu saldırıda iki kişinin öldüğünü ve üç kişinin de yaralandığını doğruladı. Yaralılardan ikisinin kolları kesilmişti. Bölgeyi tanıyan bir insani yardım çalışanı da birçok Itkan sakininin Türkiye’ye kaçmaya çalıştığını ama geri itildikleri için Duria’ya döndüklerini söyledi.
Duria Kampı temsilcisi İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, Şubat başında 15,000 kamp sakininin tamamının Hirbet el Coz - Güveççi geçisinden Türkiye’ye kaçmaya çalıştığını ama Türkiye sınır muhafızları tarafından geri itildiklerini ve bunun üzerine Duria Kampı’nın kurulduğunu anlattı. Bir kadın, kendisi ve daha binlerce kişinin 10 gün boyunca Türkiye’nin Hirbet el Coz’daki sınır tellerinin yanıbaşında, yağmurun altında oturup muhafızlara geçmelerine izin vermeleri için yalvardıklarını söyledi.
Simpson, “Türkiye sadece evlerini ilk kez terk etmiş Suriyelileri geri itmiyor. Yerinden edilmişler için kurulan kamplara yapılan saldırılardan defalarca kaçmak zorunda kalmış çaresiz insanları da engelliyor” diye konuştu.
Türkiye’nin Kapalı Sınırı
2015 yılının başından bu yana Türkiye çatışmalardan kaçan Suriyelilere sınırlarını neredeyse tamamen kapattı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 12 - 19 Nisan 2016 tarihleri arasında görüştüğü 25 kişi, Şubat’tan Nisan ortasına kadar Suriye sınırındaki Türkiye sınır muhafızlarının kendileri ve daha düzinelerce —bazı durumda yüzlerce— kişiyi nasıl Suriye’ye geri ittiklerini anlattı. Birçoğu ciddi şiddet uygulandığını ve iki kişi de Türkiye sınır muhafızlarının bazı sığınmacıları nasıl yüzleri tanınmayacak kadar ağır dövdüklerini anlattı.
Türkiye sınır muhafızlarının kötü muamele yaptığına dair bu son ifadeler İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2015 sonunda Türkiye sınır muhafızlarının, kaçakçılar aracılığıyla Türkiye’ye geçiş yapan düzinelerce Suriyeliyi dövüp kısa yoldan sınır dışına çıkardıkları yönündeki bulgularla uyum gösteriyor.
Nisan başı itibariyle Türkiye, Suriye’yle olan sınırı boyunca yaptığı 911 kilometrelik füzeye dayanıklı beton duvarın üçte birini tamamlamıştı ve sınırın kalanını güçlendirmek üzere çalışmaya devam ediyordu.
Türkiye geri göndermeme ilkesine uygun davranmakla yükümlüdür. Örfi hukuk bakımından bu ilke sınırdaki sığınmacıların kabul edilmemesini, bu tutumun onları zulüm, işkence ve yaşam ve özgürlüklerine yönelik tehditlere maruz bırakması ihtimali doğurması halinde yasaklamaktadır.
Türkiye’nin Suriyeli mültecilerin sınırı geçmelerine izin vermeyi reddetmesi, Avrupa Birliği’nin kendi dış sınırlarını sığınmacılara kapatmasıyla eş zamanlı gerçekleşiyor. Mart ortasında AB Ankara’yla, Avrupa’ya mülteci ve göçmen akışını durdurmak için Türkiye’deki Suriyelilere yardım amacıyla 6 milyar Avro, AB üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve Türkiye vatandaşları için vizesiz seyahat olasılığı önerdiği tartışmalı bir anlaşma gerçekleştirdi. Bu anlaşmaya göre, Yunanistan’a tekneyle geçen, aralarında Suriyelilerin de bulunduğu sığınmacı ve göçmenler, Türkiye’nin bu kişiler için güvenli bir ülke olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye geri gönderilecek. Anlaşmaya göre ayrıca AB, Suriye sınırları içinde “daha güvenli” alanlar yaratılması için Türkiye’yle birlikte çalışmayı taahhüt ediyor.
Simpson konuyla ilgili “AB liderleri AB sahillerine daha az sayıda Suriyelinin gelmesini kutlarlarken, şu an Türkiye sınırında mahsur kalmış on binlerce sivilin ödediği ağır bedel üzerine düşünmeliler. Onların bu bu durumu görmezden gelmeleri bunca eziyetin yok olduğu anlamına gelmiyor” dedi.