(İstanbul) - İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün yayınladığı Dünya Raporu 2025'te, Türkiye'nin bölgedeki etkisinin artmasının, uluslararası ortakların demokrasi alanında yaşanan gerilemeyi görmezden gelmesine yol açmaması gerektiğini belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 35. baskısını yaptığı 540 sayfalık dünya raporu kapsamında 100'den fazla ülkedeki insan hakları uygulamalarını inceledi. İcra Direktörü Tirana Hassan'ın giriş yazısında belirttiği gibi, dünyanın büyük bir bölümünde hükümetler siyasi muhalifleri, aktivistleri ve gazetecileri baskı altına aldı, haksız yere tutukladı ve hapse attı. Silahlı gruplar ve hükümet güçleri sivilleri hukuksuz bir şekilde öldürdü, birçoğunu evlerinden sürdü ve insani yardıma erişimi engelledi. 2024'te yapılan 70'ten fazla ulusal seçimin çoğunda otoriter liderler ayrımcı söylemleri ve politikalarıyla güç kazandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Suriye'de Beşar Esad'ın devrilmesiyle birlikte Erdoğan'ın bölgedeki etkisi artıyor ama uluslararası ortaklar bu nedenle Türkiye'nin içerideki baskıcı insan hakları sicilini görmezden gelmemeli” dedi. Williamson, “Türkiye hükümetinin kendisini eleştirenlere karşı uydurma ceza kovuşturmaları başlatmaktan ve tutuklama kararları vermekten vazgeçmesi, seçilmiş yerel siyasetçileri görevden almaya son vermesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bağlayıcı kararlarını uygulaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
2024 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, seçilmiş muhalif belediye başkanlarının yerine Ankara'dan kayyum atadı; Kürt siyasi aktivistleri, gazetecileri ve hükümetin 2016'daki darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen kişileri hapse attı ve cezalandırdı. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde fiilen kontrolü altında tuttuğu bölgelerde, Türkiye'nin vekil gücü olan Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlallerini engellemekte yetersiz kaldı.
- İnsan hakları savunucusu Osman Kavala yedi yılı aşkın bir süredir, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ise sekiz yılı aşkın bir süredir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin serbest bırakılmaları yönündeki bağlayıcı kararlarına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ediyorlar.
- İnsan hakları grupları ve gazeteciler tarafından sivil toplum grupları ve medyanın meşru çalışmalarını kriminalize etme potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle eleştirilen muğlak ifadelerle dolu bir casusluk yasa tasarısı Hükümet tarafından gündeme getirildi; ancak tasarı son anda geri çekildi.
- Hükümet, Mart ayında yapılan yerel seçimlerde muhalefetteki Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi'nden (DEM) seçilen beş Kürt belediye başkanı ile ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) seçilen iki Kürt belediye başkanını görevden aldı; İstanbul'un Esenyurt ilçesinin belediye başkanını tutukladı.
- Türkiye makamları, Suriye'nin kuzeyinde fiilen Türkiye'nin kontrol ettiği bölgelerde Suriye Ulusal Ordusu'na bağlı güçler tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerini engellemekte yetersiz kaldı. Bu bölgelerde yaşayan Kürtler ve Araplar keyfi tutuklama, zorla kaybedilme, işkence ve kötü muamele, cinsel şiddet ve adil olmayan askeri yargılamalar gibi hak ihlallerine maruz kaldı, binlerce kişi zorla yerlerinden edildi, mülklerine ve topraklarına el konuldu.
Türkiye hükümeti kendisini eleştirenleri tutuklamaya ve kovuşturmaya son vermeli, siyasi görüşleri nedeniyle hapiste tutulan herkesi serbest bırakmalı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin uzun süredir uygulamadığı kararlarına uymalıdır.