İnsan Hakları İzleme Örgütü bugün, Türkiye’de bir mahkemenin lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve travestileri (LGBTT) savunan bir insan hakları örgütünü kapatma kararının, demokratik haklara ve örgütlenme özgürlüğüne karşı resmi baskının tehdit oluşturduğunu gösterdiğini bildirmiştir.
İstanbul Valiliği’nin şikâyeti üzerine açılan davada, 29 Mayıs’ta İstanbul Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, LGBTT vatandaşların insan haklarını savunan Lambda İstanbul’u kapatma kararı aldı. Şikâyetin nedeni Lambda İstanbul’un amaçlarının “kanuna ve ahlaka aykırılık” taşımasıydı. Mahkeme kararını bu iddialara dayandırmayıp, derneğin usul hukuku gerekçesi ile kapatılmasına karar vermiştir. Bu karar LGBTT vatandaşların haklarını savunan örgütlere karşı devam eden bir dizi hukuki saldırının sonuncusudur.
Duruşmaya katılan İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye raportörü Emma Sinclair-Webb “Mahkemenin keyfi kararı önyargılı bir sürece işaret ediyor” dedi ve “Eğer yetkililer bir derneği şekilsel nedenlerle kapatabiliyorlarsa, bütün sivil toplum örgütleri tehlikede demektir” diye ekledi.
Karar, Dernekler Yasasının 17 ve Medeni Kanun’un 60/2 nolu maddelerine dayandırılmıştır. Bu iki madde birlikte, tüzüklerindeki “hata ve noksanlıkları” gidermeyen derneklerin feshini öngörmektedir.. Fakat mahkemenin kararında, bu “noksanlıklar”ın ne olduğu belirtilmemektedir.
Lambda İstanbul’un avukatları İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, önümüzdeki haftalarda mahkemenin gerekçeli kararı ilan edildikten sonra daha net bir açıklamaya kavuşacaklarını bildirmiştir.. Lambda İstanbul karara itiraz etmeyi ve kararı Yargıtay’a götürmeyi düşünmektedir.
İstanbul Valiliği, grubun isminin ve amacının Türk “ahlakına ve aile yapısına” aykırı olduğu iddiasıyla 2007 başında Lamda İstanbul’un kapatılmasını talep etmişti. 2007’nin Temmuz ayında Beyoğlu Savcılığı şikâyeti reddetmiş, fakat valilik davayı mahkemeye taşımıştı. 2008’in Mayıs ayında sonuçlanan dava altı celse sürdü.
2007’nin Kasım ayında, İnsan Hakları İzleme Örgütü görevlileri Vali Muammer Güler ile bu dava hakkında görüşmüşlerdi. Yetkisi dâhilindeki bir birimin bu şikâyeti hazırlamasına rağmen, vali bey, davanın artık kendi ellerinden çıktığını ve sürmekte olan bir davanın söz konusu olduğunu belirtmişti. 23 Mayıs 2008 tarihinde İnsan Hakları İzleme Örgütü görevlileri ve Lambda İstanbul üyeleri, Vali Vekili Mustafa Altıntaş ile yeniden görüştüler. Paradoksal olarak, örgütün kapatılması girişimi bir yandan devam ederken, vali vekili, ileride LGBTT topluluğunun haklarını geliştirme amaçlı projelerde, valilik ve ona bağlı İl İnsan Hakları Kurulu ile Lambda İstanbul arasında işbirliği yapılması düşüncesini desteklediğini dile getirmiştir..
Emma Sinclair-Webb, “Türk yetkilileri, sivil toplum örgütlerini tacize müstahak kuruluşlar olarak mı, yoksa özgür bir toplumun vazgeçilmez unsurları olarak mı gördüğüne karar vermelidir” demekte ve eklemektedir: “Hoşgörünün ve sivil topluma saygının Türk hükümeti tarafından savunulması ve desteklenmesi hayati önem taşımaktadır.”
Yakın geçmişte gerçekleşen bir başka olay ise 7 Nisan 2008’de polisin Lambda İstanbul’un ofislerine düzenlediği baskındır. Polis baskınının nedeni olarak derneğin, fuhuşu “teşvik” ettiği iddialarını göstermiştir.
Diğer LGBTT örgütleri de Türk yetkilileri tarafından hedef alınmıştır: Eylül 2005’te, Ankara Valiliği, Ankara merkezli grup KAOS-GL’yi “kanunlara ve ahlaki prensiplere aykırı bir örgüt kurmak” ile suçlamıştır. Benzer şekilde, Ankara Valiliği, Temmuz 2006’da Pembe Hayat adındaki, transseksüel ve travestiler ile birlikte çalışan diğer bir insan hakları grubunu, “ahlaka ve aile yapısına aykırı” bir teşkilatlanmaya gittikleri gerekçesi ile kapatmaya teşebbüs etmiştir. Her iki vakada da savcılık suçlamaları kabul etmedi.
Türkiye’nin iştirak ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi, yargı da dahil olmak üzere tüm yetkili makamların örgütlenme özgürlüğünü korumasını şart koşar. Bu hakkın her hangi bir şekilde sınırlandırılması, sadece ikna edici ve mücbir sebepler sunulması durumunda mümkündür..
21 Mayıs 2008’de, İnsan Hakları İzleme Örgütü “Kurtuluşumuz için Bize Bir Yasa gerek: Değişen Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet, Cinsellik ve İnsan Hakları” başlıklı 123 sayfalık bir rapor yayınlamıştır. Rapor, cinsel yönelim ve cinsel kimlik esaslı taciz ve şiddetin uzun tarihini belgelemekte ve AB’yi, Türkiye’de insan hakları gelişimi konusunda bir ölçüt olarak LGBTT toplumunun temel haklarına saygıyı,denetlemeye çağırmaktadır.