Skip to main content
Azerbaycan'daki Bakü Bulvarı'nda bulunan COP29 standı, 28 Temmuz 2024, Bakü, Azerbaycan, 28 Temmuz 2024. © 2024 Aziz Karimov/Getty Images

Her yıl düzenlenen Birlemiş Milletler İklim Değişikliği Konferanslarının 29'uncusu COP29, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf olan devletlerin yanı sıra binlerce uzmanı, gazeteciyi, iklim aktivistini, iş dünyasından ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcileri buluşturacak. Konferans 11-22 Kasım 2024 tarihleri arasında Bakü, Azerbaycan'da gerçekleştirilecek.

Konferans Azerbaycan'ın insan hakları alanındaki vahim  siciline rağmen bu ülkede düzenleniyor. Devletleri iklim değişikliğiyle mücadele taahhütlerini yerine getirmeye zorlamak ve konferanstan tatmin edici sonuçlar elde edilmesini sağlamak, ancak sivil toplumun katılımının, misilleme korkusu olmaksızın, geniş bir şekilde sağlanması ve açık bir tartışma ortamının yaratılmasıyla mümkün olabilir. Ne varki Azerbaycan yönetiminin bağımsız sivil aktivizme yönelik düşmanca tavrı, bağımsız sivil toplum üyelerinin, aktivistlerin, insan hakları savunucularının ve gazetecilerin COP29'a anlamlı bir şekilde katılıp katılamayacakları konusundaki endişeleri artırıyor. Aşağıda, COP29'un insan hakları üzerindeki etkilerini ve konferansın, iklim değişikliğinin başlıca nedenleri arasında  fosil yakıtlara büyük ölçüde bağımlı olan ve baskıcı geçmişe sahip bir ülkede düzenlenmesinden kaynaklanan insan haklarıyla ilgili endişeleri ele alan sorular ve cevaplar yer alıyor.

 

  1. İklim krizi neden aynı zamanda bir insan hakları krizidir?
  2. COP29’da insan haklarını bekleyen tehlikeler nelerdir?
  3. Azerbeycan’ın fosil yakıt üretimini artırma planları Paris Anlaşması’nın hedefleriyle nasıl bağdaşmıyor?
  4. COP29’da iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının nasıl finanse edileceğinin belirlenmesinde insan hakları odaklı bir bakış açısı neden gereklidir?
  5. COP29’a Azerbaycan’ın ev sahipliği yapması insan hakları açısından hangi endişeleri doğuruyor?
  6. Azerbaycan’daki insan hakları krizinin çevre gruplar üzerindeki etkisi nedir?
  7. Sivil toplumun ve yerli halkların anlamlı bir katılım göstermesi başarılı bir COP29 sonucu için neden gereklidir?
  8. Önceki iklim zirvelerinde sivil toplumun katılımı kısıtlandı mı?
  9. What should the Azerbaijani government do to enable full and meaningful participation in COP29?
  10. BM çerçevesine taraf olan devletler Azerbaycan’a insan hakları ihlallerine son vermesi konusunda baskı yapmak için ne yapmalıdır?
  11. BM Çerçeve Sekreteryasının COP29 ve sonrasında insan haklarını korumak konusundaki sorumlukları nelerdir?

     

     

    1. İklim krizi neden aynı zamanda bir insan hakları krizidir?

Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreye sahip olma hakkı, küresel olarak kabul gören bir insan hakkıdır. İklim krizi, yaşam, barınma, gıda ve su hakları başta olmak üzere, başka birçok insan hakkını da etkiliyor.

Başta fosil yakıtların yakılması nedeniyle atmosferde  artan sera gazı konsantrasyonları, ısıyı hapsederek ağır sonuçlar doğuruyor. İnsanlar, bir çok ülkede bu zarardan şimdiden etkilenmiş durumdalar; bu durumun hem hızı hem de ölçeği, öngörülebilir gelecekte, katlanarak ve değişken bir şekilde daha da artacak.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, yaklaşık 3,5 milyar insanın halihazırda iklim değişikliğine karşı son derece hassas yerlerde ve durumlarda yaşadığı uyarısında bulundu. 2050 yılına kadar, küçük adalarda ve alçak kıyı yerleşimlerinde yaşayan bir milyardan fazla insanın deniz seviyesinin yükselmesi ve aşırı hava koşulları nedeniyle risk altında kalacağı öngörülüyor.

İklim değişikliği aynı zamanda mevcut sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri daha da ağırlaştırıyor. Kesişen marjinal kimliklere sahip ve kırılgan durumdaki insanların iklim değişikliği nedeniyle ölme, daha fazla yoksulluk yaşama veya önemli kaynaklarını kaybetme riski daha da yüksek. En çok etkilenenler arasında düşük gelirli insanlar; siyahlar, yerli halklar ve diğer etnik azınlıklar; yaşlılar; engelliler; LGBT’ler; hamileinsanlar ; çocuklar ve göçmen işçiler yer alıyor.

  1. COP29’da insan haklarını bekleyen tehlikeler nelerdir?

Fosil yakıtların üretimi ve kullanımı, hem insan sağlığına zarar veren hem de küresel sıcaklıkların artmasına neden olan yaygın hava kirliliğine neden olmuştur. Küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 80'inden fazlası fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanmaktadır ve iklim krizinin başlıca nedeni budur.

2023'teki COP28'in Küresel Durum Değerlendirmesi başlıklı temel sonuç belgesi, ülkelere “fosil yakıtlardan uzaklaşmaya” başlamaları için çağrıda bulunmuş olsa da, hükümetleri fosil yakıtları net bir takvim dahilinde aşamalı olarak terk etme taahhüdüne bağlamaktan geri kalmıştır.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin 30 yılı aşan tarihinde ilk kez devletler “fosil yakıtlardan” açıkça bahsetme yönünde önemli bir karar almış olsa da, bu taahhüt iklim krizinin en kötü etkilerinden kaçınmak için gereken düzey olarak belirlenen küresel sıcaklık artışının 1.5  derece ile sınırlandırılması hedefinin gerisinde kalmıştır. COP28'den bu yana bu taahhüt konusunda çok az ilerleme kaydedilmiştir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği paneline göre halihazırda mevcut olan fosil yakıt projelerinin miktarı, küresel ısınmanın 1,5  derecelik bir artışla sınırlanması için iklimin dayanabileceği miktardan çok daha fazladır. Buna rağmen, hükümetler fosil yakıtlara dayalı projelere ruhsat vermeye, bunları sübvanse etmeye devam ettikleri gibi, mevcut faaliyetleri düzenlemek konusundaki yetersizlikleri de sürmektedir.

COP29'un Dönem Başkanlığını üstlenen Azerbaycan, konferansın küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 1.5  derece üzerinde sınırlandırmaya yönelik Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu kalması yönündeki vizyonunu paylaştı. Dönem Başkanlığı, tüm devletleri "Küresel Durum Değerlendirmesi doğrultusunda, Paris Anlaşması'na uygun mümkün olan en yüksek hedefe ulaşmak için çaba göstermeye" davet etmiş olsa da, fosil yakıtlardan uzaklaşmaları için ülkelere açık bir çağrıda bulunmaktan kaçındı.

Bu yılki COP'a katılan hükümetlerin, iklim değişikliğine eğilme konusundaki insan hakkına uyma yükümlülüklerini yerine getirmeleri ancak fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye adil ve eşitlikçi bir geçişi sağlamalarıyla mümkün olacaktır. Bu da “fosil yakıtlardan uzaklaşma” taahhüdünün eşitlikçi, belirli bir takvime bağlı ve insan haklarına saygılı bir şekilde ulusal iklim planlarına alınması ve uygulanmasıyla sağlanabilir.

İklim değişikliğinin en kötü sonuçları, dünya hükümetlerinin sera gazı emisyonlarını azaltmak için acilen harekete geçmesiyle önlenebilecek olsa da, atmosferdeki sera gazlarının mevcut seviyelerinde dahi sıcaklıkların artmaya devam etmesinden, bunun iklim üzerinde etkilerinin şiddetlenmesinden ve daha sık görülmesinden kaçınmak mümkün olmayacaktır. Tropik fırtınalar gibi aşırı olayların ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi daha yavaş gelişen diğer değişikliklerin etkileri, dünyanın bazı bölgelerini daha şimdiden yaşanmaz hale getirmeye başlamıştır.

Bazı insan yerleşimlerinin yaşanamaz hale gelen bölgelerden tümüyle taşınmasına yönelik planlar halihazırda uygulamaya konmuş durumda ve önümüzdeki dönemde bunların sayısının daha da artacağı tahmin ediliyor. İklim değişikliği bağlamında başka bir yere taşınmak, her türlü uyum çabası tükendikten sonra, son çare olarak başvurulacak bir yol ve bunu planlamak zorunda kalan insan topluluklarını korumaya yönelik çok az önlem bulunuyor.

İnsan topluluklarının kendi belirledikleri koşullarda taşınmalarına destek olmak ve daha önce sahip oldukları geçim kaynaklarına, barınma, eğitim ve sağlık olanaklarına aynı veya hatta daha iyi bir şekilde erişmelerini sağlamak, ancak planlı taşıma uygulamalarında haklara saygılı bir yaklaşımın benimsenmesiyle mümkün olacaktır.

Engelliler de aşırı hava olaylarından orantısız bir şekilde etkileniyor, sağlıklarının bozulması, hatta ölüm gibi ciddi risklerle karşı karşıya kalıyorlarlar. Aynı zamanda, çoğu hükümet, iklim krizine yönelik olarak hayata geçirdiği önlemlerde, engelli haklarına saygı göstermek, bu hakları korumak ve bunlardan yararlanılmasını sağlamak konusuna yetersiz kalıyor; örneğin iklim uyum planlarında engelli haklarına yer vermiyor veya bu hakları dikkate almıyor. Müzakerelerden çıkan taslak metinlerin erişilebilir olmasında yaşanan sıkıntılar başta olmak üzere, erişilebilirlik konusundaki yetersizliklere engelli aktivistler tarafından daha önceki COP konferanslarında da dikkat çekilmişti.

Nitelikli  cinsellik ve üreme haklarına eşit erişim hakkı başta olmak üzere kadın hakları dünyanın pek çok yerinde saldırı altındadır. Hamilelik, hamile insanların çevresel zararlara karşı özellikle savunmasız olduğu bir yaşam evresidir. Örneğin aşırı sıcaklara ve orman yangınlarına maruz kalma ile anne ve yenidoğan sağlığının kötüleşmesi arasında bir ilişki vardır. Yetersiz sağlık hizmetlerinin neden olduğu adaletsizlikleri daha da derinleştirecek olan iklim değişikliğinden en fazla zarar görme riski altında olan toplumlar, anne ve yenidoğan sağlığı hizmetlerine erişimin zaten yetersiz olduğu toplumlardır. 

  1. Azerbeycan’ın fosil yakıt üretimini artırma planları Paris Anlaşması’nın hedefleriyle nasıl bağdaşmıyor?

Devletlerin küresel iklim hedeflerini tutturabilmeleri için yeni petrol, gaz veya kömür projelerinin hayata geçirilmemesi gerektiği konusunda giderek artan küresel görüş birliği vardır ve Uluslararası Enerji Ajansı ile Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli de bu görüşe katılmaktadır.

Azerbaycan son zamanlarda yenilenebilir enerjiye yatırım yapmış olsa da, devlet gelirlerinin yarısından fazlası petrol ve gaz üretiminden geliyor. Nisan 2024'te COP29'a hazırlık amacıyla düzenlenen üst düzey bir toplantıda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ülkenin petrol ve gaz rezervlerinin “Tanrı'nın bir lütfu” olduğunu söyleyerek, tüm ülkelere fosil yakıtların üretimini ve kullanımını aşamalı olarak durdurmaya çağrı yapıldığı bir dönemde Azerbaycan'ın petrol ve gaz üretimini artırmaya hakkı olduğunu öne sürdü. Ayrıca, esas olarak Avrupa Birliği pazarının taleplerine yanıt olarak gaz üretimini genişletme planlarını da açıkladı. AB, Azerbaycan gazının önemli bir ithalatçısı ve 2022'de Azerbaycan'dan gaz ithalatını 2027'ye kadar iki katına çıkarmak için bir anlaşma imzaladı. Aynı toplantıda Aliyev, Azerbaycan'ın diğer fosil yakıt zengini ülkelerin “yatırım ve üretime devam etme hakkını savunacağını” çünkü “dünyanın buna ihtiyacı olduğunu” söyledi.

COP29'a katılan hükümetler, Azerbaycan hükümetinin ev sahibi konumunu kullanarak fosil yakıtların yaygınlaştırılması için baskı yapmaya devam etme ve iklim kriziyle yüzleşme ve insan haklarını koruma çabalarını baltalama girişimlerine karşı koymalıdır.

  1. COP29’da iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının nasıl finanse edileceğinin belirlenmesinde insan hakları odaklı bir bakış açısı neden gereklidir?

COP29'da hükümetlerin, gelişmekte olan ülkelerin azaltım ve uyum çabalarındaki ihtiyaçlarını desteklemek için yeni bir küresel iklim finansmanı hedefi belirlemeleri bekleniyor. Maliyetler epeyce yüksek ve Dünya Bankası'nın da belirttiği gibi, iklim finansmanı ihtiyacı, GSYH'nin yüzdesi olarak, küresel ısınmaya en az katkıda bulunan ülkelerde daha yüksek.

Uluslararası insan hakları hukuku, bu finansman hedeflerine ulaşmak için oldukça önemli bir çerçeve sunmaktadır. Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, hükümetleri, tüm ülkelerin insan hakları yükümlülüklerini yerine getirebilmelerini sağlamak için, uluslararası işbirliği ve yardımla yükümlü kılar; bu yükümlülükler arasında sağlıklı bir çevre hakkının yanı sıra sağlık, barınma, su ve sanitasyon gibi iklim değişikliğinden etkilenen diğer birçok hak da vardır.

İnsan hakları, finansmanın usulüne ilişkin hususlar söz konusu olduğunda da gözetilmeli, sürecin şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir şekilde işletilmesi sağlanmalıdır. İklim değişikliğine ilişkin alınan finansman önlemleri, ilgili tüm gruplara danışılması ve bunların bilgilendirilmiş onaylarının alınması gibi insan hakları ilkelerinin gözetilmesini sağlayacak güvenceleri de içermelidir.

Aynı derecede önemli bir husus da, insan hakları perspektifinden bakıldığında, çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomilere geçişin adil bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğinin görülmesidir. Devletler yeni finans hedeflerini müzakere ederken, emisyonları hızla azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerini sınırlandırmak amacıyla petrol, gaz ve kömür geliştirmeye verilen her türlü desteği, en başta da sübvansiyonları ve uluslararası finansmanı sona erdirmeyi taahhüt etmelidir. Eş zamanlı olarak, bununla bağlantılı fiyat artışlarının insanların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarına zarar vermesini engellemek amacıyla gerekli önlemleri de almalıdır.

  1. COP29’a Azerbaycan’ın ev sahipliği yapması insan hakları açısından hangi endişeleri doğuruyor?

Azerbaycan'ın ifade ve barışçı toplanma özgürlüğü üzerindeki baskıları, COP29'daki bağımsız sivil toplum üyelerinin, aktivistlerin, insan hakları savunucularının ve gazetecilerin konferansa anlamlı bir şekilde katılıp katılamayacakları konusunda ciddi endişeler doğuruyor.

Azerbaycan makamlarının insan hakları sicilinde, ifade özgürlüğünü bastırma, barışçı protestoları hızla ve çoğu zaman acımasızca dağıtma ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarını işlevsiz hale getirmek için sakıncalı ve kötüye kullanılmaya müsait yasaları uygulama gibi sabıkalar uzun bir geçmişe sahip. Yetkililer uzun yıllardır yönetimi eleştirenleri, özellikle de yolsuzluk ve insan hakları ihlallerini ifşa edenleri hapse atarak misilleme yapıyorlar.

Siyasi açıdan hassas konularda çalışan eleştirel bakışlı kişiler daha büyük risklerle karşı karşıya kalıyorlar. Geçtiğimiz yıl bağımsız seslere yönelik baskılar, en az 31 bağımsız gazeteci, sivil toplum aktivisti ve akademisyenin çeşitli düzmece suçlamalarla tutuklanması ya da mahkum edilmesiyle sonuçlandı. Bunların neredeyse tamamı halen tutuklu durumda. 

  1. Azerbaycan’daki insan hakları krizinin çevre grupları üzerindeki etkisi nedir?

Ülkede bazı önemli başarılara imza atmış bir avuç çevre aktivisti var, ancak adımlarını atarken çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yetkililerin “hassas” olarak gördükleri konuları ifşa eden bağımsız aktivistlere misilleme yapma alışkanlığı onlarca yıllık bir geçmişe sahip ve bu durum COP29 sırasında bazı çevre aktivizmi türlerinin ciddi şekilde kısıtlanabileceği yönünde endişelere yol açıyor.

Toplumsal tabandan gelen ve çevre sorunlarıyla ilgilenen aktivistler, Haziran 2023'te hükümet baskısını ilk elden tecrübe etti. Azerbaycan'ın batısındaki bir yerleşim olan Soyudlu'da yaşayan köylüler, bir altın madeninden kaynaklanan zehirli atıkları ve yapılması planlanan bir atık gölünü protesto ettiler. Bu barışçıl protesto eylemi çevik kuvvet polisleri tarafından şiddetle dağıtıldı, onlarca kişi yaralandı. Polis haftalarca köye erişimi yasakladı, gazetecileri kovdu ve telefonlarına el koydu. Yetkililer tarafından sekiz köylüye, protestolara katıldıkları gerekçesiyle idari cezalar verildi.

Deneyimli insan hakları savunucusu Anar Mammadli, COP29 öncesinde Azerbaycan'da sivil özgürlükleri ve çevresel adaleti savunmak amacıyla Adalet İklimi isimli bir girişim kurduktan sadece iki ay sonra, Nisan ayında, Azerbaycanlı yetkililer tarafından uyduruk bir "kaçakçılık" suçlamasıyla tutuklandı.

Haziran 2023'te, başka bir düzmece kovuşturmada, Azerbaycan'ın fosil yakıt sanayindeki yolsuzlukları ortaya çıkarmak için çaba sarfeden ve gelir şeffaflığı talep eden tanınmış akademisyen, ekonomist ve aktivist Gubad Ibadoğlu, tutuklandı. 53 yaşındaki İbadoğlu, kurduğu ve çalıştığı ekonomik araştırma grubunun yetkililer tarafından zorla kapatılmasının ardından, 2015 yılından bu yana çoğunlukla sürgünde yaşıyordu. 2023 yılında, hasta annesini ziyaret etmek için ülkeye döndükten birkaç hafta sonra, polis tarafından gözaltına alındı. İbadoğlu'na düzmece kalpazanlık ve aşırıcılık suçlamaları yöneltildi ve dokuz ay boyunca tutuklu olarak cezaevinde kaldı; bu süre zarfında sağlığının hızla kötüleşmesine rağmen kendisine yeterli tıbbi bakım sağlanmadı. İbadoğlu Nisan ayında ev hapsinde tutulmak üzere tahliye edildi ve şu anda yargılanmayı bekliyor. Kendisi 17 yıla kadar hapis cezası alabilir.

Bu koşullar altında, Azerbaycanlı çevre gruplarının veya gazetecilerin yerel iklim politikalarını açıkça eleştirebileceğini ve değişim çağrısında bulunabileceğini düşünmek zor. Hükümetin zaten az sayıda olan iklim aktivizmi örneklerine verdiği güçlü tepkinin caydırıcılık potansiyeli küçümsenemez. Azerbaycan hükümetinin gelirlerinin yarısından fazlasını sağladığı fosil yakıt endüstrisi aleyhinde konuşmaya cesaret eden her kim olursa olsun, bu koşullar altında büyük bir risk almış demektir.

  1. Sivil toplumun ve yerli halkların anlamlı bir katılım göstermesi başarılı bir COP29 sonucu için neden gereklidir?

Haklara saygılı iklim eylemleriyle, hükümetlerin attıkları adımlar denetlenecek ve iddialı ve başarılı COP29 sonuçları için baskı uygulanacaksa, aktivistlerin, gazetecilerin, insan hakları savunucularının, sivil toplum ve gençlik gruplarının ve yerli halkların temsilcilerinin tam ve anlamlı bir şekilde katılımlarının sağlanması gerekir. Buna iklim krizinin ön saflarında yer alanlar ile iklim değişikliğinin etkilerinden en çok zarar gören halklar da dâhildir.

İfade özgürlüğü, bilgiye erişim, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğü korunmalıdır. Bu haklar, iklim krizini ele almak için acilen ihtiyaç duyulan kapsayıcı ve iddialı politikaların tasarlanması için hayati önem taşımaktadır.

  1. Önceki iklim zirvelerinde sivil toplumun katılımı kısıtlandı mı?

BM Çerçeve Sözleşmesi konferanslarına ev sahipliği yapan ülkeler, en başta da Azerbaycan ve çerçeve sekretaryası, insan hakları taahhütlerini yerine getirmek için, tüm katılımcıların insan haklarına, özellikle de ifade özgürlüğü ve resmi konferans mekanının içinde ve dışında barışçıl bir şekilde toplanma haklarına saygı göstermelidir.

Ancak sivil toplum temsilcileri ve yerli halklar iklim müzakerelerine katılma hakları için uzun süredir mücadele ediyor. Katowice'deki COP25'te Polonya hükümeti bazı iklim aktivistlerinin ülkeye girişini engelledi ve bazılarını kaldıkları otel odalarında aradı. İskoçya' nın Glasgow kentinde düzenlenen COP26'da, etkinliklere şahsen katılmak isteyen gözlemcilere “çevrimiçi katılmaları” söylendi, ancak daha sonra etkinliklerin çevrimdışı olduğu ortaya çıktı. Şarm El-Şeyh'teki COP27 sırasında Mısır hükümeti insan hakları örgütlerinin ve aktivistlerin kayıt yaptırmalarını şart koşarak keyfi kısıtlamalar getirdi, gözetim ve tutuklamaları artırdıiklim aktivistlerini taciz etti ve en az bir aktivistin ülkeye girişine izin vermedi ve daha sonra sınır dışı etti.

COP28, BM tarafından yönetilen “mavi bölge” içinde BM Çerçeve Sekretaryası tarafından ifade özgürlüğüne getirilen benzeri görülmemiş kısıtlamalarla gölgelendi.

  1. Azerbaycan hükümeti COP29’a tam ve anlamlı bir katılım sağlamak için ne yapmalıdır?

Azerbaycan hükümeti kapsayıcı bir COP29 süreci yürütmek konusundaki kararlılığını şu sözlerle ifade etti: “COP29 Dönem Başkanlığı... ortak çözümlere dayalı kapsayıcı sonuçlar elde edebilmemiz için herkesin sesinin duyulması, bakış açılarının dikkate alınması ve sürece dahil edilmesi için çalışmaktadır."

Azerbaycanlı yetkililer, fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması ve iklim değişikliğiyle mücadelenin diğer ana konuları hakkında kapsayıcı tartışmalara olanak tanıyan bir ortamı teşvik ederek bu taahhüdü eyleme geçirmelidir. Sivil toplum gruplarının konferans öncesinde, sırasında ve sonrasında iklim eylemleri için baskı yapmasına ve bunları denetlemesine izin vermelidir.

Hükümet, eleştirel yaklaşımlara misilleme yapma sicilini tersine çevirmeli, buna da siyasi saiklerle gözaltına alınan ve hapsedilen gazetecileri ve aktivistleri derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmakla başlamalıdır. Azerbaycanlı yetkililer, COP29 öncesinde Adalet İklimi girişimini oluşturan deneyimli insan hakları savunucusu Anar Mammadli'yi derhal serbest bırakmalı ve hakkındaki tüm suçlamaları düşürmelidir. Ayrıca Dr. Gubad Ibadoğlu hakkındaki suçlamaları da düşürmeli ve tedavi görmek üzere ülkeden ayrılmasına izin vermelidir.

Azerbaycan, COP29 sırasında iklim aktivistlerinin barışçıl bir şekilde toplanmasına izin vereceğini açıklamalıdır. Hükümet, sivil toplum kuruluşları ve medyayı düzenleyen kısıtlayıcı mevzuatı gözden geçirmek başta olmak üzere, bağımsız grupları kısıtlamamalı, aksine desteklemelidir.

  1. BM çerçevesine taraf olan devletler Azerbaycan’a insan hakları ihlallerine son vermesi konusunda baskı yapmak için ne yapmalıdır?

Üye ülkeler, iklim konusunda iddialı adımların, ancak güçlü ve bağımsız bir sivil toplumun baskısıyla atılabileceğini vurgulamalıdır. Azerbaycan hükümetine, insan hakları yükümlülüklerine saygı göstermesi ve keyfi olarak tutuklanan aktivistleri ve insan hakları savunucularını derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakması için hem alenen, hem de kapalı kapılar ardında baskı yapmalıdır.

  1. BM Çerçeve Sekreteryasının COP29 ve sonrasında insan haklarını korumak konusundaki sorumlukları nelerdir?

Çerçeve taraflarının Haziran 2023 tarihinde aldıkları bir karar ev sahipliği anlaşmasının kamuoyuna açıklanmasını zorunlu kılar ve Sekretarya’yı “Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerinin yanı sıra uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki ilgili yükümlülükleri de yansıtmakla” görevlendirir. Sekreterya bu kararın gereğini yerine getirmelidir.

Taraflar ayrıca sekretaryayı “insan hakları hukukunu korumaya ve BM Çerçeve konferanslarındaki tüm gözlemcilerin itibarını, onurunu ve güvenliğini garanti altına almaya” devam etmek konusunda cesaretlendirdi. Sekretarya, Azerbaycan hükümetini haklara saygılı bir iklim konferansını mümkün kılmak için insan hakları yükümlülüklerine saygı göstermeye davet etmeli ve hükümetin bunu yapmaması halinde derhal adım atmalıdır. 

Your tax deductible gift can help stop human rights violations and save lives around the world.

Region / Country